ÖĞRETMENLİK KALP İŞİDİR.
Kocaman okulun bahçesinden annemin kucağında girdim. Okulun girişinde 3 basamak vardı. Son basamakta uzun boylu heybetli, takım elbiseli, gözlüklü, güler yüzlü bir adam vardı. Annesinin kucağında okula gelen çok zayıf, utangaç, yardımsız yürüyemeyen kara kızı kucağına alıp adını sordu. Bu adam benim ilk öğretmenim Feyiz Ögretir idi.
İlk öğrenciliğim ve geleceğimine yön veren karakterimin ilk tohumları o yıl can buldu. Bir yıl boyunca beni her ders kucağında tahtaya kaldırırdı. Her teneffüs kucağına alır arkadaşlarımla birlikte oynamam için bahçeye çıkartırdı. Arkadaşlarımdan hiç geri kalmamam için elinden geleni yapıyordu.
Okula gidince hasta olduğumu unuturdum ben. Öğrenmek, yapabileceklerimi keşfetmek beni çok mutlu ediyordu. İlk okuldaki ikinci öğretmenim Sevim Fidan genç pırıl pırıl sakin yapılı bir hanımefendiydi. Okulun açıldığı pazartesi ve kapandığı her cuma istiklal marşını bana okuturdu. Tüm bayramların açılış şiirlerini bana okuturdu. O yüzdendir ki herkesin kabusu olan, topluluk önünde konuşmak benim için bir mutluluk ve keyiftir.
İlkokul bittiğinde yüreğimde ve aklımda kalan tek şey ben okumalıyım,eğitim hayatıma devam etmeliyim olmuştu. Ancak o zaman hayallerime kavuşur ve kendi ideallerim için yaşama şansım olurdu. Bunu anlamak ve fark etmek benim yaşamımın mihenk taşıdır.
Liseye geldiğimde beden dersinden muaf olmama rağmen beden eğitimi öğretmenim benide okulun bahçesinde sınıfın içinde tutardı. Oturduğum yerden yapılacak hareketleri yaptırırdı.
Lise sonda üniversite sınavına nasıl hazırlanacağım diye kara kara düşünüp, kaygıdan kıvranıyordum. Edebiyat öğretmenim Ergün Çamuroğlu, sıkıntımı kendi fark ederek, her gün okul bitiminde okulun kütüphanesinde ben seni çalıştırırım diyerek, bana bir umut dalı uzatmıştı. Sözünde de durdu. Ve ben üniversiteyi kazandım.
İlk yıl büyük bir heyecanla üniversiteye başladım. Yıl sonunda ayaklarım yine isyan etti ve yürümeme izin vermedi. Merdivende çıkamıyordum. Yine öğretmenlerim bana bir umut kapısı açtı o yıl 9 Eylül Eğitim Fakültesinin içinde açılan yurtta kalmam için uğraştılar. Yurt binası ile okul binasının arası çok kısaydı ama yürümek mümkün değil. O zamanda canım arkadaşlarım imdadıma yetişti. Ve okulu bitirebildim.
Şu an 3 üniversite bitirdim, aldığım ve almaya devam ettiğim eğitimler var. Kendi hayallerimin peşinde yaşamak için çok çalışıyorum ve mücadele etmekten hiç vazgeçmiyorum. Arada birçok yoruluyorum, ağlıyorum, üzülüyorum, sonra tekrar mücadeleye devam ediyorum.
25 yıllık bir ailem, yurt dışında okuyan bir evladım ve huzur bulduğum bir yuvam var. Kendi işyerimde kişisel danışmanlık hizmeti veriyorum ve istihdam sağlıyorum. Üniversitede, okullarda, kamu kurumlarında, özel sektörde 25 yıldır gönüllü eğitimler, seminerler veriyorum, siyasette, toplumsal konularda projeler hazırlayıp, ekip çalışmalarına katılıyorum. Bir yıldan uzun bir süre yatalak kaldığım dönem oldu. Antik metal takı ve el sanatları üzerine yıllarca gönüllü olarak özel ders verip, bana yeni bir iş imkânı veren kıymetli öğretmenim Seval Birot sayesinde farklı bir yönümü keşfettim. Antik takı sanatçısıyım. Savaş zırhları ve antik takı yapıyorum. Devlet sanatçısı olmak için başvurdum.
O hasta ve utangaç çocuğu okulun ilk günü sevgiyle kucağına alan ilk öğretmenimi ve hayatım boyunca bana destek olan tüm öğretmenlerimi minnet ve şükranla anıyorum. Bana öğrettikleri gibi birbirimizden farklı olabiliriz, öz olan insandır. Bende aynı mirası elimden geldiğince hem öğretmenlerime vefa borcu olarak hem de bir vatan borcu olarak devam ettirmeye çabalıyorum. Son nefesime kadar da buna devam edeceğim. Demem o ki hayatına dokunduğunuz, varlığına hayallerine inandığınız ve yaşamanına dokunduğunuz her öğrenci bu dünyaya sizden kalan mirastır. İyi ki varsınız canım öğretmenlerim. Yaşadığınız tüm ekonomik ve siyasi sorunlarla çok zor bir süreçten geçmektesiniz. İnanıyorum ki bu Güner’den de dayanışma, çok çalışma ve bilim sayesinde kurtulacağız.
ÖĞRETMENLER GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN.
0 Yorum