GÜNDEMİN AKLA GETİRDİKLERİ
Mitolojik referansları güçlü kadim bir savaşla, kirli para aklayıcısı sosyal medya piyonlarının renkli hayatlarının, çekirdek ailenin mekanik ağzında sosyalleşmesi, sosyal bir kimliğe bürünmesi, netice olarak ekranlara zar zor tutunan yoksulluk ile hukuksuzluğu gündeminden düşürdü.
Yazılı basın ve görsel medyanın Ortadoğu parantezinde yaşanmakta olan trajediyi gündeme almasının yerindeliği elbet de tartışılamaz. İçgüdüsel bir varlık gibi çocukları katleden İsrail Hükümeti’ni küresel meydanda teşhir etmesi de… Ancak Gazze trajedisini saat başı işlerken, Türkiye-İsrail ticari ilişkilerini irdelememesi; sosyal medya piyonlarının renkli yaşamlarını ekranın kenar süsü olarak kullanırken, Timur’un fillerini hatırlamaması manidardır.
Siyasal iktidar gündem değişikliğinden hoşnut, hoşnut olmayanlar ise ürkek, ne yapacaklarını bilemedikleri için de akıntıya esneyerek katılıyorlar. Çünkü Siyasal iktidarın gündem değiştirme yeteneğine de, insani kaygılarının pratiğine de aşinayız. Tanıyoruz onu. Yakıcı sorunları, arkaik paravanlarla gölgede bırakma yeteneğiyse muhteşem… Seçmen kanını tutuşturan bu sıcak gündem, acaba yaklaşmakta olan yerel seçimlere taşınacak mı? AKP’nin seçim pratiği bize bunun mümkün olduğunu fısıldamakta.
Cumhuriyet’in kuruluşunun 100’üncü yılına izafeten emekliye verileceği vaat edilen beş bin lira, çalışan emeklilere verilecek mi verilmeyecek mi hesabına, talih oyununa dönüşmüştü. Ana muhalefet de, sorunu eski alışkanlığı gereğince, zaten başı belada olan Anayasa Mahkemesi’ne taşımıştı. Haklıydı da. Ana muhalefet bir emekli gibi AYM kararını beklerken, Sayın Erdoğan müjdeyi patlattı. Müjdeleri parçalara bölüp vermeyi sever de… AYM bu müjdeye emekliler kadar sevindi. Tüm emekliler anılan ikramiyeden yararlanacaklarmış. Çalışan emekliler alacakları ikramiyenin hayalini kuradursunlar, ana muhalefetin kampa gireceği duyuruldu. Kayıp öznesini arayacakmış. Sayın Kılıçdaroğlu, onu bulamadı bir türlü… Bu arayışta sürekli maske değiştirdi, derken kendi eliyle yaptığı maskeler ormanında kayboldu. Yitirdi kendini… Bulamadı bir türlü.
Türkiye malumumuz olduğu üzere yerel seçimlere hazırlanıyor. Doğal olarak CHP yönetimin gündeminde de yerel seçimler olacaktır. Acaba aday adayları eskiden ki gibi Ankara’da çadır kurup, ikbal kapıları önünde uzun kuyruklar oluşturacaklar mı? Torpilli lokantalarda para harcamak zorunda kalacaklar mı? Bekleyip göreceğiz.
Belediye başkan adayları ile meclis üyeleri, üye katılımlı ön seçimle mi belirlenecek, yoksa Ankara’dan mı atanacaklar? Çoğulcu, demokratik seçenek mi tercih edilecek, yoksa tepeden inmeci, buyurgan yaklaşıma devam mı denilecek? Aday adayları ya mahalle mahalle, ev ev dolaşıp proje ve fikirlerini halka, toprağa tohum atar gibi anlatacaklar ya da Ankara’nın otel lobilerinde kulis yaparken, para çantası çamuruyla kirlenecekler.
Bekleyip göreceğiz.
Bu güzelim ülkenin egemenleri, siyasi partilerin lider kadroları, demokrasiyi hiç sevmediler. Demokrasi toplumsal hayattan, siyasi partilerin pratiğinden, henüz değil denilerek hep uzak tutuldu, hep kapı önlerinde bekletildi. Sözde kalsın dediler, sandık yeter ona dediler. AKP de onu geri dönmemek üzere kovdu. Artık romantik bir söylem, masalsı bir düş olarak politikacıların söylevlerini süslüyor.
Geniş halk yığınları -en azından bir kısmı-, ile siyasi partileri cemaatlerle tahkim edilmiş totaliter sistemin muhalifi sıfatıyla ne zaman demokraside, çoğulcu demokrasi şöleninde buluşacaklar? Bir kez daha zamanı değil, erken diyecekler mi acaba? Bekleyip göreceğiz.
CHP, bu ceberut sistemin seçimle alaşağı edilmesinde kararlı ve samimi ise, demokrasinin tabandan partiye giriş yapmasına izin vermelidir. Bu da siyasi otoritenin ulufe dağıtmanın hazzından vazgeçmesiyle mümkündür.
Neticede, mesele demokrat olmak ya da olmamaktır; cevabını bekleyen soru budur. Bekleyip göreceğiz.
0 Yorum